Ülkemizde araç  arz ve talebi tam bir çıkmazın içinde. Bilindiği gibi araç fiyatları el yakıyor, sürekli yükseliyor, artık bir ihtiyaçtan öte bir yatırım aracı olarak satın alınıyor. Özellikle sıfır araçlara ulaşmanın neredeyse imkansız hale geldiği ülkemizde, yatırımcı arzı toplayıp fiyatları yükseltiyor. Kar etmesi için yüksek fiyattan satabilmesi lazım. Satabiliyor mu? Evet atabiliyor.  Yani talep hala canlı.

Sıfır araçlara erişimin getirdiği sorunu çözmek için ikinci el araç ithalatı gündeme geliyor. Tabi bir de vergi indirimi. Avrupa'dan gelecek olan ucuz ikinci el araçların, vergi oranı düşük tutulacak olursa fiyatları düşüreceği kesin.

Peki bunun negatif etkisi ne olur? Onu da düşünmek, bilmek, ona göre karar vermek lazım. Araç fiyatları düşer, araç alımı kolaylaşır, daha fazla vatandaş araç alabilirse; İlk başta akla gelen, araç sayısı artar. Peki şu anki fiyatlarla dahi artan araç sayısının oluşturduğu trafik/park sorununu halledememişken; Araç sayısının daha fazla artacağı bir hamle işleri daha da kötü yapabilir mi?

Büyükşehirlerde trafik malum. Manisa merkez yanısıra nüfusu 50-120 bin bandında olan ilçelerde bile park yeri bulamıyor insanlar. Araç fiyatlarını düşürmenin, araç alımını kolaylaştırmanın bu yan etkisine hazır mıyız? Ya da vatandaş olarak bizler, daha fazla trafik/park sorunu yaşamaya hazır mıyız?

Ülke şartlarında araç fiyatlar düşmesin asla demiyorum. Ulaşım araçları günümüz Türkiye'sinde artık lüks değil bir zorunluluk. Sadece her şeyin bir bedeli var ve onu da hesaba katmak lazım diyorum.

Örneğin; İkinci el araç ithalatı beraberinde yedek parça bulunulurluğunu beraberinde getirebilir. Hadi yedek parçayı bulduk diyelim peki, tamiratı yapacak ustayı bulabilecekmiyiz?  Ekonomik ömrünü tamamlamış bir araçla uğraşmanın astarı yüzünden pahalıya çıktığı bir gerçek. Çalışmayan yada kullanılamayacak durumda arızalı bir araç milli serveti dışarıya ve boşa harcamak olmayacak mı? 

Bir başka tehlike ise, özellikle içten yanmalı motorlardan elektrikli araçlara geçiş yaşanan bu dönemde ülkemiz çevreye zararlı dizel araçların son durağı haline gelme olasılığı yüksek. 1970 medel araçların hala trafikte aktif olarak kullanıldığını düşünürsek bu durum çevre açısından ülkemiz için tam bir felaket olur. Bu tehlike, ithal edilecek araçların ciddi bir oranının elektrikli olma şartı getirilerek aşılabilir. 

İthal ikinci el araçlarda bir diğer sorunda uyum problemi olacaktır. Avrupa karayolları ile Türkiye karayolları arasında ciddi bir uçurum var. Özellikle şehir içi yollarda arabayı laka yada çukura düşürmeden yol alabilmek neredeyse imkansız. Avrupa karayollarına göre yapılmış olan araçların Türkiye şartlarına nasıl uyum sağlayacağı tam bir çıkmaz. Birde İthal edilen araçların bizim karayolları mevzuatına uygun olmaması durumu var. Böyle bir durumda bir çok aracın muayene istasyonlarında trafikten men edilme tehlikesi var. 

Dışarıdan ikinci el araç ithalatı bir anlamda ülke olarak içine düştüğümüzün kısırdöngünün tezahür etmesi anlamına geliyor. Bir nevi, alım gücümüzün çok düştüğü, ancak yabancıların kullanılmış arabasini  alarak araç sahibi olabicegimizi  itiraf etmiş olmuyor muyuz?