Seçim sonrası CHP kazanı iyiden iyiye kaynamaya başladı. Özellikle sosyal medyada son günlerde dillendirilen bir iddia CHP seçmenini endişelendiriyor. İddia şu; Kılıçda...

Seçim sonrası CHP kazanı iyiden iyiye kaynamaya başladı. Özellikle sosyal medyada son günlerde dillendirilen bir iddia CHP seçmenini endişelendiriyor. İddia şu; Kılıçdaroğlu bu seçimi kazandı ama sandıklara sahip çıkılmadığı için seçimin kazananı Erdoğan oldu.”  Bu iddianın doğru olduğunu farz edelim. Eğer, seçim çalındıysa ve muhalefet bunu tespit edemediyse bu seçimin kaybedilmesinden çok daha kötü çok daha rezil bir durumdur. Seçim öncesi aylarca herkes altılı masayı uyardı. Seçmen sandıklara sahip çıkılabilecek yöntemlerin, alternatif metotların bulunması gerektiğini ısrarla söyledi. Ancak göründüğü kadarıyla CHP yönetimi bu uyarıları çok dikkate almamış görünüyor.  CHP kurmayları, sanki hangi şartlar altında seçime gittiklerini bilmiyorlarmış gibi %48'i başarılıymış gibi gösterip, “Oyların bir kısmı çalındı, onun için bu sonuç işte fena değil” açıklamasını yapmaya çalışıyorlar. Türkiye'de muhalefetin oyu hep %48'di. İki adayla ikinci tura gidildiği için Kılıçdaroğlu da % 48 aldı. Bunun ötesinde geçemedi. Seçim ortamını ve şartlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunları ilk defa görüyormuş gibi Kemal Kılıçdaroğlu'nun ekibinin çıkıp, seçim sonuçlarını Türkiye şartları üstünden izah etmeye, açıklamaya çalışması gerçekten utanç verici bir tablo. Şu noktadan sonra herkesin kendine gelmesi ve aldığı sonucun bedenini ödemeye razı olması lazım.  İlk turdan sonra seçimi yöneten CHP kadrolarını kapının önüne koyan Kılıçdaroğlu, son olarak partisinin yönetimini değiştirdi. İkinci tur seçimden galibiyet çıkartamayan Kılıçdaroğlu, Parti MKY’sını değiştirdi. Yani değişmeyen tek şey var, O’da Kılıçdaroğlu’nun ta kendisi.  Kılıçdaroğlu, oturduğu koltuğunu kaybettiği seçimlerin üstüne koyup oturuyor ve partinin önündeki değişimi açmıyor. Siz, Türkiye'ye gelişmiş parlamenter sistem getirmek için vaatte bulunacaksın, güçlendirilmiş parlamenter sistem getirmek için dosyalar hazırlayacaksın, hep çoğulcu katılımcı şeffaf ve hesap verebilen batılı demokrasilere referans vereceksin, batılı demokrasilerde şöyle oluyor, böyle oluyor deyip kazanamayan liderin koltuğu bir sonraki kuşağa devrederek değişimin önünü açtığını anlatacaksın, ama iş başa düştüğünde söylemlerinle tam zıt uygulamalarda bulunacaksın. Oysa CHP liderinin, kitlelerin ülkeden umudunu kesmemesi ve o ülkede yaşayabilmesi, daha güçlü bir şekilde derlenip toparlanıp tekrar demokrasi mücadelesi verebilmesi için bir değişimin şart olduğunu görmesi gerekmiyor mu? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kulislere yansıyan iddiaya göre Kılıçdaroğlu ile bir buluşma gerçekleştiriyor ve genel başkanının seçileceği yenileneceği bir kongrenin yapılması gerektiğini ifade ediyor. İmamoğlu aday olarak yeni dönüşüme ve değişime önderlik edebileceğini ifade ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu da buna karşı çıkmış ve demiş ki; “Genel Başkanının seçildiği kongre yerel seçimlerden sonra yapılmalı” İki bayram arasında düğün olmaz diye halk arasında bir inanış var. Sanırım benzer bir düşünce de CHP lider Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları arasında da var. Neden iki seçim arasında kongre yapılmasın ki. Sanki, CHP Genel Merkezi’nde, “olurda yerel seçimlerde bir iki zafer kazanarak koltuğumuzu tekrar koruruz ve gittiği yere kadar gider böylece yolumuza devam ederiz” düşüncesi var. Türk siyasetini ve  CHP yi yakından takip eden uzman ve akademisyenlerin ortak kanaatine göre şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza. CHP'de küçük bir marjinal kesim partiyi gerçekten ele geçirmiş ve bu kesim partiyi devretmemek için direniyor. Bu kesim adaylık sürecinde Kılıçdaroğlu’nun aday olması için direnmişti. Şimdi de kongreye gidilmesini de genel başkanlığın farklı bir isme geçmesine de mani oluyorlar.  İşin özeti; Türkiye'de nasıl bir tarafta tutucu muhafazakar bir oluşum varsa, diğer tarafta da hiyerarşik ve oldukça muhafazakar bir kesim var. CHP'de bir şeylerin değişmesi için kesinlikle bir genel başkan değişiminin yapılması gerekiyor. muhalefetin tekrar ülkedeki gençlere heyecan verebilmesi ya da kısmen normalleşebilmeleri ya da yakın gelecekte birazcık daha umutla bakabilmeleri için böyle bir değişimin, dönüşümün önünün açılması gerekiyor. CHP yönetiminin bize verdiği tablo şudur; “Toplumsal muhalefet konuşamayacak kadar üzgün, toplumsal muhalefet yerle bir olmuş durumda. Günlerdir kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Ama beyefendiler bizim bir partimiz var biz bu partide yolumuza devam ediyoruz. Ve seçilemeyen, partisi olmayan seçmenimiz bir şekilde başlarının çaresine bakmaları gerekiyor. Zira bizim öyle bir sorunumuz ve derdimiz yok” Fotoğrafı veriyorlar. Bu çok üzücü. Muhalefet demek sadece seçim dönemlerinde vaatler vermek değildir. Muhalefet demek iktidarı köşeye sıkıştıracak ölçekte projeler üretmek, aktörler yetiştirmek, ekip oluşturmak ve insanlara umut vaat edecek şekilde duruş sergilemektir. Yani siz; “biz sandığa sahip çıkamadık, genel başkanımız onun için seçilemedi” deyip, sosyal medyada bu duruşu sergilerseniz, o zaman neden aynı adam ve ekipler orada dursun? sorusunu sorarlar.  Siz daha, doğru düzgün bir aday çıkartıp seçilme ihtimali en güçlü olan adayı çıkaracak süreci işletemediniz. Bir de üstüne üstlük, herkes dişini tırnağına takarak Kılıçdaroğlu’nu başkan seçtirmek için çalışmışken, “sandığa sahip çıkamadık” bahanesi arkasına saklanarak gençlere umut olma ihtimaliniz olabilir mi?  Kılıçdaroğlu kaybettikçe toplum üstündeki etkisini kaybediyor, kaybettikleri seçime bir yenisi eklendikçe de parti üstündeki baskısı artırıyor. Bu durum parti içinde bir değişimin olma ihtimalini tamamen ortadan kaldırıyor.