Genel başkanların, delegeleri belirlediği, delegelerin genel başkanları belirlediği bir sistemde ne ölçüde demokrasiden bahsedilebilir?

Gerçen gün bir sohbet ortamında ortaya atılan ssoru şu; "Parti genel başkanları ölünceye kadar orada durmak zorunda mı?" Oldukça yerinde bir soru. Hemen akabinde ki sorunun cevabı ise bu soruyla alakalı. "Türkiye'nin en büyük sorunu nedir?" 

Uzayan sohbet esnasında herkes kendi fikrini söyledi. İkinci sorunda başlayalım. Çünkü bu sorunun cevabı ilk soru ile ilgili. Ülkemizin en büyük sorunu, parti içi demokrasinin işlemeyişidir. Türkiye'de parti için demokrasiyi işler hale getirmeden, demokratik dönüşüm, özgürleşme ve Avrupa standartlarından şeffaf ve modern, hesap verebilen bir yönetim inşa etme şansınız yoktur. Parti içi demokrasinin olmadığını malesef yaşayarak gördük. Burda parti ismi zikretmek istemiyorum, zira bahsedilen konu partiler üstü bir konu. Değerlendirmede A partisinin adını çıkarın yerine B partisi koyun değişen hiçbir şey olmuyor.  Yani genel başkanın delegeleri belirlediği,genel başkanın belirlediği delegelerin genel başkanı belirlediği bir kısırdöngüden bahsediyoruz. Mahalle delegelerinden tutun, genel kongre delegelerinin belirlenmesine kadar aynı kısır döngü devam ediyor. Anadolu tabiri ile ahbap çavuş ilişkisi. Tabi süreç böyle işleyince partilerde bir anda başkan değişimi çıkmıyor. Peki ne çıkıyor? Milletvekilinden Genel Başkanına kadar siyaset meslek olarak kişiler çıkıyor. İşin kötü tarafı siyasette emeklilikte yok. Vakti zamanı geldiğinde emekli etsek. Bir şekilde o koltuğa sahip olan örgüyü o kadar güzel örüyor ki, her türlü başarısızlık bile o kişiyi koltuğundan etmiyor. 

Halkuki siyaset böyle yapılmamalı. Siyaset bir bayrak yarışıdır. Gelirsin, kazanırsın, kazandığın sürece devam edersin, kazanamadığın zaman sen bırakırsın. Çökmeyecek bir yapı üzerine inşa edildiği için sistem seni de aşarak, büyüyerek yoluna devam eder. Siyasi tarihimizde benim hatırladığım bunun bir örneğini gördük. Erdal İnönü.  Erdal İnönü 1986 yılında Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin genel başkanı oldu. Parti başkanı ve aynı zamanda başbakan yardımcılığı görevini yürüttüğü esnada, partisini ileri taşıyamadığını gördüğü için 1993 yılında SHP'nin 4. Olağan Kurultayı'nda genel başkanlığa aday olmamış, arkadan gelenlere koltuğunu bırakmıştı. Günümüzden 30 yıl önce. 

Genel başkanların, delegeleri belirlediği, delegelerin genel başkanları belirlediği ve seçim sürecinde genel başkanların milletvekillerini belirlediği bir döngüde, demokrasiden ne kadar bahsedilebilir buna da siz karar verin?