14 Mayıs seçim sonuçları bize çok açık bir gerçeği gösterdi. Ne kadar büyük bir çöküş olursa olsun, ne kadar korkunç bir iflas olursa olsun vatandaş kimlik siyasetinden...

14 Mayıs seçim sonuçları bize çok açık bir gerçeği gösterdi. Ne kadar büyük bir çöküş olursa olsun, ne kadar korkunç bir iflas olursa olsun vatandaş kimlik siyasetinden vazgeçmiyor. Devlet yönetimini tekrar laik cepheye kaptırmak istemeyen Anadolu muhafazakarları ve milliyetçiler kol kola girerek; “Acımızdan ölsek bile elimizde olan  bu devlet idaresini, daha başarılı olma ihtimali olsa bile yeni bir ekibe vermeyeceğiz” dediler. Dolayısıyla pazar günü Vuku bulacak olan seçmen Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında olmayacak. Bu iki farklı siyasi aktörlerden hangisini seçsek seçimi olmayacak. Bu kelimenin tam anlamıyla bir referandum olacak. Vatandaşlar kullandıkları oy ile aslında, mevcut iktidarın siyasi anlayışı ile Millet İttifakı’nın dillendirdiği yenilikçi siyasi anlayışı arasında tercihte bulunacak.  Peki Zafer Partisi ve Ümit Özdağ ile yapılan mutabakat ne anlama geliyor? Muhalefet burada çok ciddi bir itiraz göstermedi ve süreci yatıştırıp ikinci tura daha sıkı çalışmaya ve sandığa daha ciddi bir şekilde sahip çıkmayı tercih etti. Zafer Partisi’nin desteğinin mutlaka artı puanı olacaktır. Ama burada belirleyici olacak olan etkenlerden bir tanesi Sandığa katılım olacaktır. Şayet AKP seçmeni birazcık rehavet gösterir, ‘nasıl olsa kazandık’ deyip, sandığa gitmezse ve Kılıçdaroğlu şu iki hafta içinde gösterdiği performans ve yeni kurduğu ittifaklar ile yarış çok ciddi bir rekabet içinde kafa kafaya geçebilir  Bence Sinan Oğan'ı saraya gönderen milliyetçiler Ümit Özdağ'ı da muhalefete göndererek her halükarda kazanabilecekleri bir oyun kurgulamış oldular. Peki pazar günü ne olacak Pazar günü için Sandığa gitmeden önce iki şey var karşımızda. Birincisi sandık güvenliği. Her iki cephede seçim ve sandık güvenliğine azami gayret gösteriyor. CHP bunun için 15.000 sandık görevlisinin yerini değiştirilmiş ya da yerlerine yenilerini seçmiş. Henüz hiçbir şey sonuçlanmış değil.  Diğer konu ise, bazı akademisyenler Türkiye'deki resmi nüfus sayımlarında elde edilen verilere bakarak seçmen sayısında bazı fazlalıkların olduğunu ortaya koydu. Bunlardan yaklaşıp 250.000 hane yani 550 bin yeni seçmen var. Ülkemizde mülk aldıkları için Tapu sahibi olan yabancılar pasaportlarıyla birlikte oy kullanabiliyor. Bu kitle toplam seçmenin %1,5'i kadar. Bir de bu nüfus sayımlarından sonra fazla seçmen iddiaları var. En az yine %1,5’a yakın izah edilemeyen bir fazla seçmen varlığından bahsediliyor. İkisini topladığımızda %3 yapıyor. %3 rakamı başkanlık sisteminde oldukça dikkate alınması gereken bir değer. Seçim güvenliğinin tesis edilebilmesi için seçmen listelerinin bölgesel olarak tek tek kontrol edilmesi gerekiyor. Aynı adresten çıkan 300 tane isim sosyal medyaya düştü. Daha öncede evimdeki yabancı adıyla sloganlaşan birçok kişinin farklı farklı adreslerde kaydedilerek hayali seçmen üretildiği iddiaları da gündemden uzun süre düşmemişti. Böyle kaç tane adres olup olmadığını kontrol edilmesi gerekiyor.   Bu tür söylentilerin yaşanmadığı, seçim ve sandık güvenliğinin sorun olmaktan çıktığı seçimler yaşamak dileğiyle.