Türkiye siyasetinde seçmeni hayal kırıklığı yaşatan bir çok siyasi figür olmuştur. Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi liderler bir süre sonra söylemlerinin tam tersine hareket ederek seçmenini hayal kırıklığına uğratmış Ak Parti’ye angaje olmuşlardır. Yolun başında iktidar olmak için söyledikleri iddialı sözleri, vaatleri yuttular.

Seçmenine en son hayal kırıklığı yaşatan lider ise Kemal Kılıçdaroğlu oldu. CHP genel Başkanlığı koltuğuna oturduğu andan itibaren CHP içindeki vesayetçi yapılarla mücadele etmiş, partisinin kapılarını sağ seçmene açmış bir lider olan Kılıçdaroğlu, ana muhalefetin gereklerini yerine getirmesi, iktidara karşı karşı dik ve ilkeli duruş sergileyeceği düşünülüyordu.

Ancak gelinen noktada Kemal Kılıçdaroğlu’da yapmaması gerekenleri yapmış tabanını hayal kırıklığına uğratmıştı. Neredeyse tüm parti tabanı ve altılı masayı oluşturan liderler, Kılıçdaroğluna Cumhurbaşkanı adayı olmaması için adeta yalvardılar. Ama o ne yaptı, kendi adaylığında direterek değil sadece kendi tabanı milletin yarısını hayal kırıklığına uğrattı. Hangi düşünce ile aday oldu net olarak bilemiyoruz. Ama Kılıçdaroğlu yakın siyasi tarihimizin en büyük hayal kırıklıklarından biri olarak adını yazdırdı.

MHP'den koparak ya da kopartılarak İYİ Parti Genel Başkanı olarak siyaset sahnesine dönen Meral Akşener'de malesef bu furyanın son halkası oldu. Gerek yaşanan ekonomik darboğazın vermiş olduğu sıkıntı, gerekse MHP ile birleşen Ak Parti'nin millete kulaklarını tıkayıp kendi bildiğini okuması, bir anda Meral Akşener'i siyaset sahnesinin en önemli figürlerinden biri haline getirdi. Ak Parti iktidarından yılmış halk, Meral Akşener'i adeta bir kurtarıcı görmeye başlamıştı. Bu hızla siyaset sahnesine giren Akşener toplumda karşılığını bulmuş ve bazı anket şirketleri İYİ Parti'nin oyunu yüzde 20'lere kadar ölçmüştü. Bu vatandaşta, İyi Parti'nin ilerleyen tarihte merkez sağın liderliğine oturması beklentisini oluşturmuştu. 

Gelecekte merkez sağın başına geçmesine kesin gözüyle bakılan Meral Akşener ne hikmetse özellikle altılı masanın ilk dağılması sürecinden sonra kendisinden beklenilmeyecek hareketler yapmaya başladı. Akşener ve İyi Parti kendisini var eden ve oyunu yüzde 20 lere kadar çıkaran dinamikleri unutup, tuhaf bir şekilde muhalefete muhalefet etmeye başladı. Özellikle merkeze doğru ilerlemek ve söylemlerini merkeze kaydırmak yerine yer yer MHP ile yer yer CHP ile laf dalaşına girdi. Erdoğan’a muhalefet etmeyi bırakıp  özellikle CHP olmak üzere Erdoğan’ın muhalefet ettiklerine muhalefet etmeye başladı.

Meral Akşener merkez sağdaki boşluğu doldurabileceği halde ne hikmetse bu potansiyeli bilerek veya bilmeyerek yok etti. Bunu kasten yapmış olduğuna inanmıyorum. Ama ne için yaptığına da mantıklı bir izah getiremiyorum. Türk siyasetinin herşeye gebe olduğunu, asla olmaz denilen şeylerin pek tabi olduğunu görünce insanın kafası karışmıyor değil hani. 

Bu kurguda girilen 31 Mart yerel seçimlerinde en büyük darbeyi şüphesizki Ak Parti yanısıra İyi Parti de aldı. Ak Parti'yi anlayabilirim. Bir nevi halk ekonomik çöküşün hesabını sordu Ak Parti’ye ve dediki; "Ayağını denk al."  Ak Parti'ye ders vermek ya da dikkatini çekmek için kopan seçmen nereye gitti dersiniz. Yeniden Refah Partisi'ne. 14 Mayıs seçimlerinden önce kamuoyu araştırmalarınca oyu yüzde18-20 bandında ölçülen İyi Patiye ne oldu? yüzde 5'in altına düştü. YRP oy oranını yüzde 0,05'ten yüzde 6,5'a çıkardı. Yani CHP’ye eli gitmeyen ama Ak Parti'yi cezalandırmak isteyenler YRP’ye yöneldi.

Çok partili sisteme geçildiği andan itibaren merkez sağ, Türk siyasetinin ana omurgası  olmuştur. Ak Parti'nin erime yaşadığı muhakkak. Bu minvalde halka umut olabilecek bir lider ve kurumsal yapısıyla sağlam bir sağ parti, gelecekte YRP’ye ve CHP’ye giden emanet oyları çok rahat alır. Akşener bunu yapabilirdi. Hatta yolun yarısını bile geçmişti. Ama yaptığı hatalar onu seçmen nezdinde bir hayal kırıklığı olmaktan öteye götürmedi.