Seçim sonrasında yani bir 4 sene daha var. Önümüzde seçim olmayacak. Minimum bir 4 sene daha kurumların aktörlerin değişmediği, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın rejimini kuvvetlendirdiği bir yönetim bizi bekliyor. 

Peki bu süreç içerisinde Türkiye'yi bekleyen senaryo ne olacak. Kanaatince Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar seçim meydanlarında "son seçimim" dese de bunun olmayacağını hepimiz biliyoruz. Müneccim olmaya gerek yok. Zaten bu sözün üzerinden 24 saat geçmeden Ak Parti'nin ileri gelenleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir sonraki seçimlere katılabileceğini dillendirmeye başladı bile. 

Bu da yetmezmiş gibi Bu gün gerçekleştirilen Milliyetçi Hareket Partisi'nin kongresinde Devlet Bahçeli yapmış olduğu konuşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ithafen "Yarı yolda bıramazsın" uyarısında bulundu. Buradan şunu çıkarabiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık sorunları ya da başka nedenlerden ötürü siyaseti  bırakmak istese bile, bırakamayacak. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyaseti bırakması Türkiye için kırılma noktası olacak. 20 kusur yıl önce kurulmuş olan ve ister beğenin ister beğenmeyin, tıkır tıkır işleyen bu sistemin devam edebilmesi için Erdoğan siyasete veda etmeyecek. Yürüyebildiği,  dudaklarını hareket ettirebildiği sürece siyaset yapacak.

Yani iki kere aday olur olmaz tartışmalarına girmeye bile gerek yok. MHP'den en yüksek noktadan yapılan söylem Erdoğan'ın tekrar aday olması, gemiden inmemesi yönünde. Özetle Devlet Bahçeli; "Hayır Tekrar aday olacaksın. Biz erken seçim kararı alır, sana adaylık yolunu açarız. Sakın öyle bir hesap yapma. Sen kurtarıcımız" minvalinde yaptığı konuşma ile gerekli yerlere mesajını vermiş oldu. 

Önümüzdeki 4 yılın seneryosunu kurgularken Erdoğan'ın siyaseti bırakmayacağı tezi üstünden gitmemiz gerekiyor. Ülkedeki konuşulabilecek, tartışılabilecek, yorum yapılabilecek herşeyi bu açıdan değerlendirmemiz gerekiyor.  Erdoğan yaşadığı ve hareket edebildiği, sağlıklı olduğu sürece siyaseti bırakmayacak veya bırakamayacak. Aksi bir şey olabilir mi? Tabiki olabilir. Sağlık şartları el vermeyebilir, hareket edemez duruma gelebilir, siyaset yapamayacak kadar hasta olabilir ve herkes gibi bir gün vefat edebilir. 

Türkiye'de yaşayan herkes, kariyer yapma hesabı içinde olan siyasi aktörler de bu gerçeğe göre hesaplarını yapmalı bence. Ortada bir gerçek var ve bu gerçekten kaçılamaz. Onun için bir çok siyasetçi geleceğe yönelik planlamasını yaparken Erdoğan sonrası dönemi baz alarak hareket ediyor. Türk siyaseti, "Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşadığı sürece genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmeyeceği" tezi üstüne kurgularını yapıyor. 

Buradaki temel kritik soru ne biliyor musunuz? Erdoğan'ın kurduğu bu rejim, o öldükten sonra yaşatılabilir mi? Erdoğan'ın dışında herhangi biri bu yönetim anlayışını ayakta tutabilir mi? Soru bu. Tutamazsa şayet Türkiyede parlamanter yönetim sistemi başlayabilir.Tabi böyle bir durumda ekonominin dibe vurma tehlikesi de var. İşleyen çarkın durdurulmasının ekonomiye mutlaka yansıması olacaktır. Ancak ilerleyen süreçte ekonomik göstergelerin yukarı doğru çıkmaya başladığına şahit olabiliriz. 

31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye'yi uzun, ama bir o kadarda belirsizliklerle dolu bir yol bekliyor. Bu yol sancılıda olsa, umarım ülkenin ekonomik ve sosyal anlamda toparlanması için iyi bir fırsat olur.