Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olan Ankara tarihi anlamda da önemli şehirlerimizden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşlar Ankara ne zaman ve hangi çağda kuruldu? Ankara'da ilk yaşayan topluluk hangisidir? Gibi sorular soruyor. İşte detaylar...
Ankara ne zaman ve hangi çağda kuruldu? Ankara'da ilk yaşayan topluluk hangisidir?
Ankara’nın adının kökeni tam olarak belirlenememektedir. Tarihsel söylentilere göre, Galatlar tarafından verilen ve “çapa” anlamına gelen Yunanca bir kelime olan Ankyra, Ankara’nın ilk adı olarak bilinir. Bu isim zaman içinde bir dizi değişikliğe uğramış ve sırasıyla Ancyre, Engüriye, Engürü, Angara, Angora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.
Ankara, Helenistik Dönem’de Galat boylarının Tektosag kabilesinin merkeziydi. Roma İmparatorluğu döneminde, bu kent taşra yönetiminin başkenti olarak hizmet verdi. Bizans İmparatorluğu zamanında, imparatorların konaklama yeri olarak önemli bir rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise, Ankara Anadolu Eyaleti’nin yönetim merkezi oldu.
Kesin kuruluş tarihi belirsiz olsa da, şehir çevresindeki tarih öncesi kalıntılar, bu yerleşimin insanların yerleşik hayata geçtiği dönemlerde oluşturulduğuna işaret etmektedir. Bu bulgular, şehrin tarih öncesi dönemlerde kurulmuş olabileceğini gösteriyor.
Ankara’nın tarihi, Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Galatlar gibi eski uygarlıkların izlerini taşır. Bu uygarlıkların varlığına dair bulgular ve yapılan araştırmalar, şehrin köklü bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, Ankara’nın tarihini izlemek için en eski dönem, Hititlerin hüküm sürdüğü zamana kadar geri gider. Şehrin yerleşim tarihi çok daha eskilere dayanmasına rağmen, belgelenebilir tarih ancak bu dönemden itibaren başlar.
Çorum ilinde, Ankara’nın doğusunda yer alan Boğazköy’de (Hattuşa) gerçekleştirilen kazılar, bu şehir hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Bazı yabancı tarihçilere göre, Hitit eserlerinde sıkça karşılaşılan Ankuwa ismi, büyük ihtimalle günümüzde Ankara’nın bulunduğu yerle eşleşmektedir.
Hititlerin ardından, Friglerin bölgeye hakim olduğu bilinmektedir. Eski çağlardan kalma bir efsaneye göre, büyük Frig kralı Midas’ın Ankara’yı kurduğu söylenir. Şehir merkezi olan Ulus’ta yapılan arkeolojik kazılar, Friglerin burada yaşadığına dair net kanıtlar sağlamıştır.
Frig devletinin çöküşünde önemli bir rol oynayan Kimmer istilası sonrasında, Ankara Lidyalıların kontrolüne geçmiştir. Ancak, Pers kralı Kyros’un Anadolu’yu ve Ankara’yı fethetmesiyle bu egemenlik kısa sürede sona ermiştir. İki yüzyıl sonra Büyük İskender, Anadolu’daki Pers egemenliğine son vermiştir.
İmparator Augustos, Ankara’yı tamamen ele geçirdikten sonra, burası bir eyalet olarak büyümüştür; tapınaklar, pazarlar, yollar ve su kanalları inşa edilmiştir. Ankara, 334-1073 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nun egemenliği altında olmuştur. Bu dönem boyunca, Hristiyanlık için Anadolu’da önemli bir merkez haline gelmiştir. VII. yüzyılda Sasani saldırılarından sonra Araplar, şehri bir süreliğine ele geçirmişlerdir.
Ankara’nın tarihi, Selçuklu Sultanı Alpaslan’ın 1071 yılında Bizans ordularını Malazgirt Meydan Muharebesi’nde yenmesiyle belirlenmiştir. Bu zaferle birlikte, şehir Türklerin kontrolüne geçmiştir.
Ankara’nın Türkler tarafından ele geçirilmesi, özellikle Ankara Kalesi’nin stratejik önemi nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, Ege’deki liman kentlerinden Mezopotamya ve diğer doğu ülkelerine uzanan önemli yolların üzerinde bulunan bu bölge, doğal kaynaklar bakımından da oldukça zengindir.
Alâaddin Keykubat dönemi, Ankara’nın en parlak zamanlarından biri olarak kabul edilir. Bu dönemde, şehir askeri açıdan güçlendirilmiş ve cami, medrese gibi dini ve bilimsel yapılarla donatılmıştır.
Selçuklu İmparatorluğu’nun hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Moğollar şehri istila etmişler ve bu istilayı durdurma çabaları başarısız olmuştur. Sultan Gıyasettin Keyhüsrev, Moğol saldırılarına karşı direnmek için Ankara Kalesi’ne sığınmıştır. Moğol istilası sonucunda Selçuklu İmparatorluğu gücünü kaybetmiş ve bu durum, Anadolu’nun İlhanlılar İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmesine yol açmıştır. Ankara, bir süreliğine İlhanlılar tarafından atanan valilerin ve daha sonra Eretna oğullarının yönetimine geçmiştir.
1354 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, Ankara’yı Osmanlı topraklarına dahil etmiştir. Yıldırım Beyazıt dönemine kadar herhangi bir önemli olay yaşanmamıştır. Ancak, Ankara Savaşı sonrasında şehrin kaderi değişmiştir. Timur Ankara’dan ayrıldığında, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Mehmet Çelebi kendini padişah ilan etmiş ve böylece Ankara’yı ele geçirmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Anadolu’da bir vilayet düzeni oluşturulmuş ve Ankara, bu Anadolu vilayetlerinden birinin başkenti haline gelmiştir. Şehir, 17. yüzyılın başlarında Celali İsyanı sırasında isyancıların kontrolüne geçmiştir. Mısır valisi Mehmet Ali Paşa, II. Mahmut’a karşı isyan ettiğinde, Ankara kısa bir süreliğine onun yönetimine girmiştir. Ancak daha sonra tekrar Osmanlıların kontrolüne geçmiş ve bir Osmanlı vilayeti olarak kalmıştır, artık başka bir istilaya uğramamıştır.
Balkan Savaşı’nın ardından, Rumeli vilayetlerinin büyük bir kısmı kaybedildi ve Türk sınırları batıda İstanbul’a yaklaştı. İstanbul Boğazı’nın düşman eline geçme ihtimali arttı. Bu nedenle, devletin merkezinin İstanbul’da kalması riskli ve sakıncalı görüldü ve başkentin Anadolu’daki başka bir şehre taşınması planlandı. Savaş döneminde saldırıların çoğu batıdan geldi ve Ankara bu saldırılardan oldukça uzaktaydı.
27 Aralık 1919’da, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi” Ankara’ya geldi ve 29 Aralık 1919’da yayınlanan bir bildiri ile tüm milletvekillerine toplantının Ankara’da yapılacağı bildirildi. Bu bildirinin ardından, 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin merkezi olarak Ankara ilan edildi. 13 Ekim 1923’te çıkarılan bir kanunla Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti oldu.
Kaynak: Mehmet Pamuk